top of page

FARMASKOP DERGİSİ -Ayın Konuğu Bölümü


TEIS_Nurten_Saydan1

FARMASKOP DERGİSİ –Ayın Konuğu Bölümü

Nurten Saydan TEİS Kurucu Üyesi ve Genel Başkanı

“Ucuz ilaç sayesinde ithal ilaç ülkemizi terk etti”

Dünyanın her yerinde yerli ilaç sanayinin desteklenmesi devlet tarafından yapılır.Yerli ilaç sanayinin ithal ilaç sanayinin karşısında yenik olduğu yıllardır ifade edilmesine rağmen maalesef bu konu bugüne kadar göz ardı edildi.Yerli ilaç sanayinin güçlendirilmesi ve desteklenmesine yönelik merak edilenleri TEİS Kurucu Üyesi ve Genel Başkanı Nurten Saydan ‘a sorduk.

1-İlaçta dışa bağımlılığı azaltıp yerli ilaç kullanımı nasıl özendirilir?

Bildiğiniz üzere Dünyada çok önemli iki stratejik ürün bulunmaktadır. Bunlardan biri silah diğeri ise ilaçtır. İstediğiniz kadar modern donanımlı ordularınız olsun eğer ulusal ilaç sanayiniz yoksa olabilecek bir mücadelede kazanma şansınız bulunmamaktadır. Bu yüzden de bir ülke için en önemli stratejik ürün silahtan önce bize göre ilaçtır. Bu stratejik ürüne sahip olduğunuz ve üretebildiğiniz ölçüde güçlü olabilirsiniz. Bunun da tek yolu yerli ilaç sanayine sahip olmanız ve bunu güçlü halde tutmanızdan geçmektedir.

         Ülkemizde ithal ilaç tüketimi her ne kadar kutu bazında düşük olsa da TL bazında yerli ilaçtan fazla bir ciroya ulaşmış durumdadır. Yani ülke olarak ithal edilen ilaca ödediğimiz para toplamda bize yerli ilaçtan daha pahalıya mal olmaktadır. Kaldı ki ithal edilen bir çok ilaç ülkemiz ilaç sanayi tarafından rahatlıkla üretilebilecek nitelikteki ilaçlar olup, sadece ithal olmasından kaynaklı bir tercihle, “Orijinal” isimli olması nedeniyle reçete ediliyor ve tüketiliyor olması ülke ekonomisi açısından ciddi anlamda kayıptır.  

         Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) olarak önerimiz; ‘gerçek ilaç harcamasının’ görülmesi ve yerli ilacın teşvik edilebilmesi için reçetelere ilaçların sadece etken maddelerinin yazılması şartının getirilmesi gerekmektedir.

         Diğer taraftan Hekimlerimizin de yerli ilaçlara teşvik edilmesi çok önemlidir. Örneğin Japonya’da hekimler reçetede eczacılara yönelik olarak “eşdeğerini verebilirsiniz” kutucuğunu işaretleyerek reçete düzenlemekte, eczacılar da doktor onayıyla eşdeğer ilacı verebilmekte ve bu sayede elde edilen tasarrufla reçete yazan hekim de sosyal güvenlik kurumu tarafından ödüllendirilmektedir.

         Vatandaşımıza da, eşdeğer ilacın ne olduğu çok iyi anlatılmalı ve bu konuda bilgilendirilmelidir. Eşdeğer ilacın orijinal ilaçla aynı şey olduğu, tedavisine olumsuz hiçbir etki yapmadığı, halk arasındaki tabir ile yan sanayi olmadığı, ülkemizdeki ilaç sanayinin dünyanın önde gelen üretim tesislerine sahip olduğu ve ülke ekonomisi için yerli ilacın seçilmesi gerektiği de mutlaka anlatılmalı ve devlet politikası olarak da  bu konu benimsenmelidir.

         Yerli ilacın tüketiminin arttırılması için uygulanacak en etkili yöntem İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası’nın (İEİS) ülkemizdeki üretim tesislerini tanıtan reklamlarla üretilen ilacın dünya standartlarının bile üzerinde olduğunu gözler önüne sermesi olacaktır. Zira yurtdışında mesela gelişmekte olan ülkelerde yapılan üretimin kalitesi için net bir şey söylenemese de  bizdeki tesislerin ve üretimin kalitesi yerli ilacın tüketilmesi için yeterli ve önemli bir nedendir.

2-      Yerli ilaç üretiminin özendirilmesine yönelik çalışmaları kim desteklemeli?

Dünyanın her yerinde olduğu gibi yerli sanayinin desteklenmesi devlet tarafından yapılmalıdır. İlaç sanayisi için de bu aynen geçerlidir. Üretici teşvik edilerek bu stratejik ürünün ülkemizde yerli olarak üretilmesi sağlanmalı ve üretilebilirlik devamlı hale getirilmelidir. Sadece ilaç değil, ilaç etken maddesi de yerli olarak üretilmelidir. Bunu bir arabanın tüm parçalarının yurt dışından getirilip yurt içinde monte edilmesine benzetebiliriz. Bu şekilde yapılan bir araba yurt dışından gelen parçalara bağımlıdır. İlaç da aynı şekilde etken madde olmadan üretilemez. Bunun sıkıntısını en son depo penisilinlerde gördük. Uygun etken madde bulunamadığı için yerli üretimi yapılan ilaç üretilemez duruma geldi. Bu nedenle acilen yerli ilaç etken maddesi üretim çeşitliliğinin arttırılması için gerekli tedbirlerin alınması ve  AR-Ge çalışmalarına da mutlaka önem verilmesi gerekmektedir.

         Tüm bunları özendirecek, yapılması için gerekli imkanı sağlayacak olan yegane kurum devlettir. Devletin bu konuda gereken özeni ve hassasiyeti mutlaka göstermesi gerekmektedir.

3-      Yerli ilaç sanayi ithal ilaç sanayi karşısında hızla kan kaybediyor. Dışa bağımlılığı azaltacak ilk adım nedir?

         Yerli ilaç sanayinin ithal ilaç sanayinin karşısında yenik olduğunu yıllardır ifade etmemize rağmen maalesef bu konu bu güne kadar göz ardı edildi. Yerli ilaç sanayinin güçlendirilmesi için TEİS olarak önerimiz; ‘gerçek ilaç harcamasının’ görülmesi ve yerli ilacın teşvik edilebilmesi için reçetelere ilaçların sadece etken maddelerinin yazılması şartının getirilmesi gerekmektedir.

         AB ülkelerini incelediğimizde, her ülkede jenerik ilacın ve yerli üretimin desteklendiğini görmekteyiz. Reçetesini alıp eczaneye gelen hastalar, eczacıya bir istekte bulunmazlarsa eczacı, kendisine en uygun eşdeğer ilacı verir. Fiyatı pahalı olan orijinal ilaç verilmediği için yerli ilaç sanayi desteklenmiş olur.

         Eşdeğer ilaç demek yerli ilaç demektir. Biz eczane eczacıları olarak ülkemizin dövizlerinin boşa harcanmasını istemiyor ve “eşdeğer ilaçları” destekliyoruz. Devletin yerli ilaç sanayini desteklemesi hem dışa bağımlılığı azaltacak, hem de ilaçta fiyat avantajı getirecektir.

4-      Sahte ilaç sorunu dünyada ne kadar yaygın?

         Sahte ilaç sorunu tüm dünyada giderek büyüyor. Bu sorunun en önemli kaynağı eczane dışında özellikle internet üzerinden yapılan satışlardır. Dünya Sağlık Örgütü, Internet’te satın alınan ilaçların yarısından fazlasının sahte olduğunu bildirmektedir. Buna rağmen internet üzerinden satışlar da azalma yaşanmadığı için sahte ilaç sorunu da hızla artmaktadır.

         Ülkemizde ise zayıflama ilaçları, vitamin ve takviye edici ilaçlar gibi birçok ürün ilaç kapsamından çıkarıldığı için bu ürünlerde halk sağlığını ciddi anlamda tehdit eden sorunlar yaşanmaktadır. İşin en korkunç ve vahim tarafı ise bu ürünlerin her yerden kontrolsüzce yapılan satışları nedeniyle insanlarımıza ne kadar zarar verdiğini, oluşan yan tesirler, zehirlenmeler ve hatta ölümler hakkında kesin bir bilgiye sahip olamadığımız gibi etkisi gelecek nesillerde ortaya çıkabilecek bir takım yan tesirleri konu bile yapamıyoruz. Zira bu ürünlerin içeriğinde tam olarak ne olduğu analiz edilemediği gibi , kimlerin kullandığı, ne gibi etki ya da yan etki gördüğü konusunda en ufak bir bilgiye bile devlet olarak sahip olunamamaktadır. Bu durumun bir an önce düzeltilmesi gerekmektedir. Gıda takviyesi adı altında aslında ilaç olan ürünleri bizim gibi serbestçe satan , denetlemeyen hiçbir ülke bulunmadığı gibi tüm dünyada geçerli olan ilaç tanımını takviye edici gıda olarak kabul edip uygulayan başka bir ülke de bulunmamaktadır.

         Bu yüzden zararın büyüklüğü hesaplanamadığı ve görülemediği için sırf ticari kaygılarla sürdürülen bu uygulamanın mutlak surette yeniden yapılandırılması, gıda formundan çıkarılarak, kapsül tablet vb. şekle getirilmiş, ilaç tanımına uyan tüm ürünlerin mutlak ve mutlak Sağlık Bakanlığı’nın kontrolüne alınması sağlanmalıdır. Aksi takdirde dünyanın sahte ilaçta yaşadığı sorunun çok daha büyüğünü ülkemiz gıda takviyesi postuna büründürülmüş ilaçlar yüzünden yaşayacaktır.

5-      Hükümetin ilaç sektöründe son yıllarda attığı adımları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu alanda hangi değişimler yaşandı?

Hükümet geçtiğimiz süre içerisinde ilaç fiyatlarını ucuzlatma adına referans fiyat, Euro kurunu sabitleme ve kamu kurum indirimleri gibi uygulamaları hayata geçirmiştir. İlaç fiyatları gerçekten de ucuzlamıştır. Dünyanın en ucuz ilaçlarını kullanır hale geldik. Ama bunun getirdiği sonuçları hükümet görmezden gelmektedir. Zira ilaç ucuz olmasının yanı sıra bulunabilir ve ulaşılabilir olmalıdır. Sadece ucuz olması yeterli değildir.  İlaç fiyatlarının ucuzlaması piyasadaki ithal ilaçların birer birer ülkemizi terk etmesine yol açmıştır. Hastalarımız için hayati öneme haiz ilaçlar bulunamaz hale gelmiştir. Buna çare olarak yurt dışından TEB aracılığıyla ilaç getirilmeye başlanmış ancak getirilen bu ilaçlar ülkemizde getirildikleri ülkenin fiyatından satıldığı için tasarruf yapılmadığı gibi daha da yüksek bir ücret ödenmektedir. Ekonomik an lamda verimliliği ve karlılığı olmayan bir hale gelen ilaç sektörü ve eczanelerin bu hizmeti sürdürebilirliği yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır.

İşin bir diğer boyutu da ilaç fiyatlarının çok ucuz olması sebebiyle yeni keşfedilen ilaçların ülkemize firmalar tarafından getirilmemesidir. Firma kar etmediği ürünü getirmekten doğal olarak imtina etmektedir. İlacın ucuz olmasını en çok biz eczacılar isteriz. Halkın ilaca uygun fiyata ulaşabilmesi bizim en büyük dileğimizdir. Ancak unutulmaması gereken bir şey vardır ki: bulunamayan ilaç en pahalı ilaçtır.

6-  Türkiye’deki ilaç sektörünün bugünkü durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ülkemizdeki ilaç sektörü çok az sayıda yerli firma ve bunun yanında yerli firmaları satın alan yabancı firmalarla devam etmektedir.  Sektörün üretici açısından sıkıntılı bir dönemde olduğu bir gerçektir. Ancak ilaçların tek yetkili satıcısı olan eczacılar açısından çok daha sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Gerek ilaç fiyat düşüşlerinin gerekse kamu kurum iskontolarının sürekli yükselmesinden oluşan zararlarımızın karşılanmaması sonucu eczane sermayelerimiz ciddi anlamda erimiş, eczacılarımız ellerinde avuçlarında olanları eczanelerini ayakta tutmak için bu dönemde harcamışlardır. Önümüzdeki dönem için ilaç politikasının değişmemesi sektördeki olumsuzlukları artırarak devam ettirecektir. Zira ekonomik anlamda büyük bir yangınla kavrulmuş olan eczanelerin acil tedaviye ihtiyacı bulunmaktadır.  Son beş yılda resmi rakamları baz aldığınızda enflasyon karşısında %50’den fazla kayba uğrayan eczanelerin ilaç ve eczacılık hizmetini sürdürebilmesi için başta ilaç fiyatlarının güncellenmesi olmak üzere kutu başına eczacı meslek hakkı verilmesi gibi bir takım ekonomik düzenlemelerin acilen hayata geçirilmesi gerekmektedir.

         Sektörün halen ayakta olduğunu gören yetkililerin, iç kanama geçiren ve ayakta olan birini görenlerin yaptığı gibi sağlıklı olarak görmesi gerçek durumu bilmesine rağmen gerekli tedbiri almaması tüm sektörü geri dönüşü imkansız ve telafisi mümkün olmayan bir noktaya getirecektir. Yetkililerin böyle bir hataya düşmeyeceğine inanıyoruz.

NİSAN 2014

Comments


bottom of page